Hiyeroglif Aydınlatan Bilgi Sitesi
Ankara Tabip Odası Lideri Ali Karakoç, Türk Tabipleri Birliği ve tabip odalarının İstanbul’dan Ankara’ya yarın başlatacağı ‘Beyaz Yürüyüş’ öncesi tabiplerin taleplerini anlattı. Karakoç, “Yöneticilerin, doktorların bağımsızlığını ve özerkliğini zedeleyen baskıları var; bunlara karşı çıkacağız. Genç meslektaşlarımızın çalışma ve eğitim haklarına sahip çıkacağız. Özlük haklarımıza, ekonomik haklarımıza sahip çıkacağız. Türk Tabipleri Birliği’nin 2014 yılında Meclis’e sunduğu Şiddetle Gayret Yasa Tasarısı’nın bizim istediğimiz üzere uygulanmasını istiyoruz. Halkın sıhhat hakkına sahip çıkmak istiyoruz” dedi.
Ali Karakoç, ANKA Haber Ajansı’na yaptığı açıklamada, 23 Kasım’da İstanbul’da başlayacak olan yürüyüşün, Kocaeli, Bursa, Eskişehir duraklarının akabinde Ankara’da sonlanacağını ve Ankara’daki Yılmaz Güney Sahnesi’nde bir ‘Beyaz Forum’ yapacaklarını belirtti. Karakoç, “Hem ekonomik özlük haklarımıza hem de toplumun sıhhat hakkına sahip çıkmak için nasıl bir yol izleyeceğimizi o Beyaz Forum’da konuşacağız ve bundan sonraki süreci nasıl öreceğimize birlikte karar vereceğiz” diye konuştu.
Karakoç’un açıklaması şöyle:
“İstanbul’dan bir ‘beyaz yürüyüş’ başlatacağız”
“Sağlık işçilerinin ekonomik ve özlük haklarında çok önemli bir yıpranma olduğunun biliyoruz. Bunun için tekraren Sıhhat Bakanlığı’ndan randevu talep ettik fakat Sıhhat Bakanlığı bir yıldır bize randevu vermedi. Münasebetiyle Türk Tabipleri Birliği ve Türkiye’deki tabip odalarının ortak aldığı bir kararla 1 Ekim günü, İstanbul’dan Sıhhat Bakanlığı’na bir davette bulunduk. ‘Taleplerimizi kabul edin, etmezseniz bir hareketlik süreci başlatacağız’ dedik. İstanbul’dan bir ‘Beyaz Yürüyüş’ başlatacağız. Ülkedeki tabip odalarının yöneticileri, aktivistleri, Türk Tabipleri Birliği Merkez Kurulu, kollarımızdan, kurullarımızdan aktivistlerimiz katılacak.
“Ankara’da Yılmaz Güney Sahnesi’nde ‘beyaz forum’ yapacağız”
23 Kasım saat 18:00’de Kadıköy’de bir basın açıklaması yapacağız. Daha sonra otobüslerimize binip Kocaeli’ne gideceğiz. 24 Kasım’da, tıpkı biçimde Kocaeli’nde beyaz önlüklerimizle temsili bir yürüyüş gerçekleştireceğiz. Kocaeli’nde de hem bizim taleplerimizi hem de toplumun sıhhat hakkını içeren broşürlerimizi halka dağıtacağız. Hastaneler önünde basın açıklamaları yapıp doktorlarla buluşmalar gerçekleştireceğiz. 25 Kasım’da Bursa’ya uğrayacağız. Evvel hastane ve vilayet sıhhat müdürlüğü önünde basın açıklamamızı yapacağız. Taleplerimizi ve o vilayette yaşanan sıhhat problemlerini lisana getireceğiz. 26 Kasım’da Eskişehir’e geleceğiz. Eskişehir’de de tıpkı biçimde bir ‘Beyaz Yürüyüş’ yapacağız. Yeniden halka broşürler dağıtacağız, basın açıklamamız olacak ve tabiplerle buluşacağız. 27 Kasım’da Ankara’da, Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi’nin önünde, ülkenin dört bir yanındaki tabip odalarından gelen meslektaşlarımızın, sıhhat işçilerinin, başka demokratik kitle örgütlerinin katılacağı bir basın açıklaması yapacağız. Basın açıklamasından sonra Çankaya Belediyesi’ne bağlı Yılmaz Güney Sahnesi’ne yürüyeceğiz ve orada bir ‘Beyaz Forum’ yapacağız. Beyaz Forum’da, yıllardır bu sıhhat sisteminin toplumun sıhhatine ve çalışanlarına yönelik olmadığını söyleyeceğiz. Aslında, uygulanan Sıhhatte Dönüşüm Programı’nın hastaları birer müşteri, sıhhat çalışanlarını da birer köle üzere gördüğü, hastaneleri de birer işletme olarak gördüğü sisteme tenkitlerimizi yapacağız. Hem ekonomik özlük haklarımıza hem de toplumun sıhhat hakkına sahip çıkmak için nasıl bir yol izleyeceğimizi o Beyaz Forum’da konuşacağız ve bundan sonraki süreci nasıl öreceğimize birlikte karar vereceğiz.
“Özlük haklarımıza, ekonomik haklarımıza sahip çıkacağız”
Beş temel talebimiz var. ‘Karanlığa karşı önlüğümüzün beyazına…’ Burada kastımız şu: Sıhhat çalışanları ve doktorlar üzerinde, yöneticilerin ve Sıhhat Bakanlığı’nın, doktorların bağımsızlığını ve özerkliğini zedeleyen baskıları var. Bunlara karşı duracağız. Geleceğimize sahip çıkacağız. Bu ülkede çalışma ve eğitim hakkı teminat altında değildir. 2016’dan sonra KHK’larla keyfi ve hukuksuz bir formda genç meslektaşlarımız ya misyonlarına atanamıyor ya da ihraç ediliyorlar. Bunların çalışma ve eğitim haklarına sahip çıkacağız. Ülkenin içinde bulunduğu politik atmosferden dolayı her gün yeni genç meslektaşlarımız yurt dışına göç etmekte ve yeni bir hayat arayışı içerisindeler. Hasebiyle ‘Geleceğimize sahip çıkacağız’ diyoruz. ‘Özlük haklarımıza, ekonomik haklarımıza sahip çıkacağız’ diyoruz.
“Nitelikli sıhhat hizmeti alamayan hastalar, bütün hınçlarını bizden alıyorlar”
Çalıştığımız alanlar hem şiddet açısından hem de Covid-19 pandemisi nedeniyle inançlı değil. Sıhhat alanında yaşanan şiddetin iki temel nedeni var. Biri; yöneticilerin her seferinde şiddet lisanını kullanması, tabir özgürlüğünün olmaması çalışma alanlarımıza da yansıyor. Sıhhat alanında yaşanan değerli nedenlerden biri de 2003 yılındaki Sıhhatte Dönüşüm Programı ile birlikte çalışma alanlarımızın birer işletmeye dönüştürülmesidir. Olağanda Dünya Sıhhat Örgütü, ‘Bir hasta için en az 20 dakika ayırın, nitelikli bir muayene yapın, hastanın teşhisini, tedavisini koyun’ der. Lakin Sıhhatte Dönüşüm Programı ile birlikte yanlış bir sıhhat algısı oluşturuldu. Basamaklandırılmış sıhhat hizmeti büsbütün devre dışı bırakıldı. Her hasta ikinci ve üçüncü basamak hastaneye istediği an başvurabiliyor. Biz de sekiz saatlik mesai müddetinde 100-120 hasta bakmak zorunda kalıyoruz. Bu mühlet zarfında yanımızda bir yardımcı işçi yok. Bunu yaklaşık olarak 1-2 dakika içinde yapmak durumunda kalıyoruz. Hasebiyle hastalarımıza nitelikli bir sıhhat hizmeti sunmuyoruz. Nitelikli bir sıhhat hizmeti sunmadığımız için, hastalarımız sıkıntılarına deva bulamadıkları için karşılarında sıhhat çalışanları ve doktorları görüyorlar. Bütün hınçlarını bizden alıyorlar. Sistemin yarattığı aksaklığa, bize şiddetle karşılık veriyorlar. Hasebiyle taleplerimizden bir tanesi, Türk Tabipleri Birliği’nin 2014 yılında Meclis’e sunduğu Şiddetle Uğraş Yasa Tasarısı’nın bizim istediğimiz üzere uygulanmasıdır.
“5 dakikada sıhhat olmaz”
Öbür değerli taleplerimizden birisi de halkın sıhhat hakkına sahip çıkmak istememizdir. Beş dakikada hekimlik yapılmaz, beş dakikada sıhhat olmaz. Yani biz, yalnızca sıhhat çalışanlarının ekonomik ve özlük hakları için değil, toplumun daha sağlıklı olabilmesi için, daha nitelikli sıhhat alabilmesi için, herkesin fiyatsız, rahat ulaşabileceği ve anadilinde sıhhat hizmeti alabilmesi için de gayret ediyoruz. Covid-19 hastalığı, dünyanın 130 ülkesinde meslek hastalığı kabul edilirken ülkemizde ne yazık ki hala meslek hastalığı olarak kabul edilmemiştir. Toplumun geneline nazaran sıhhat işçileri, yaklaşık 6-7 kat daha fazla enfekte olurken yaklaşık 10 kat daha fazla hayatını kaybetmektedir. Buna karşın Covid-19, ülkemizde meslek hastalığı olarak kabul edilmemektedir.
“Biz ek ödeme istemiyoruz, tek ödeme istiyoruz”
Öbür taraftan bizim teminatlı bir gelirimiz yok. Performansa dayalı, büsbütün modül başı üretim olarak nitelendirdiğimiz bir fiyatlandırma sistemi yaşıyoruz. Bu fiyatlandırma sistemi hem çalışma alanlarımızda çalışma barışını bozuyor hem herkese eşit bir fiyat dağıtılmıyor hem de performansa dayalı fiyat aldığımız için yıllık izinlerimizi kullanamıyoruz. Hasta olduğumuzda rapor alamıyoruz. Zira bunları aldığımızda neredeyse fiyatımızın yarısını alamaz duruma düşüyoruz. Hasebiyle ‘Biz ek ödeme istemiyoruz, tek ödeme istiyoruz’ diyoruz. İnsan onuruna yaraşır bir fiyat talep ediyoruz ve bu fiyatın emekliliğimize yansımasını istiyoruz.”