Hiyeroglif Aydınlatan Bilgi Sitesi
Gazeteci Müyesser Yıldız, Montrö ve “Cübbeli Amiral”e ait açıklamaları nedeniyle haklarında iddianame hazırlanan emekli amirallerden kimilerinin avukatı olan Dr. Mustafa Güler’in 2 yıldan 12 yıla kadar mahpus istenen iddianamenin iade edilmesi için Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurduğunu yazdı.
Av. Güler, dilekçesinde, “Bahse husus iddianameyle, kanunda olmayan bir cürüm yaratılmış olup, bu kabahat da ’emekli amirallerin tabir özgürlüğü yoktur’ hatasıdır. iddianameyle, kanunda olmayan bir kabahat yaratılmış olup, bu kabahat da ’emekli amirallerin söz özgürlüğü yoktur’ İddianame bu haliyle Anayasa’da teminat altına alınmış olan tabir özgürlüğünün ihlâlinin bir örneğidir” dedi.
TIKLAYIN – 103 emekli amiral hakkında iddianame hazırlandı: “Anayasal tertibe hata için anlaşma” ile suçlandılar, haklarında 12’şer yıl mahpus cezası isteniyor
Yıldız’ın aktardığına nazaran, Av. Güler, dilekçesinde iddianamede “delil” diye sunulan konuların, “yakın tarihe dair yorumlar ve duyurunun ardından siyasi çevrelerce yapılan açıklamalar” olduğunu belirterek, yordama ve temele ait itirazları şöyle sıraladı:
“Soruşturma makamının kanıt arayışına girdiği, bu kapsamda şüphelilerin bir toplantı yapıp yapmadığını, muvazzaf subaylarla bir muahede içinde olup olmadıklarını araştırdığı ve şüphelilerin HTS kayıtlarını evraka getirterek incelettirdiği; fakat, şüphelilerin üçüncü şahıslar ve muvazzaf TSK mensuplarıyla irtibatının olmasını bırakalım, kendi ortalarında dahi cürüm için muahedeye yönelik irtibatlarının mevcut olmadığı görülmektedir.”
“Dosyada mevcut ve iddianame metnine alınan, Whatsapp kümesi yazışmalarıdır. Hükümeti ortadan kaldırmak üzere kabahat için mutabakat fiilinin hazırlık hareketlerinin bu türlü ulu orta, üstelik duyurunun altına ismini yazdırmayan şahıslarla birlikte toplumsal medyada yazışarak yapılmayacağı gerçeği bir yana, bu türlü bir suça iştirak etme iradesinin anlık oluşması da hayatın olağan akışına ve hayat deneyimlerine terstir.”
“Bahse bahis iddianameyle, kanunda olmayan bir kabahat yaratılmış olup, bu kabahat da ’emekli amirallerin söz özgürlüğü yoktur’ kabahatidir. İddianame bu haliyle Anayasa’da teminat altına alınmış olan tabir özgürlüğünün ihlâlinin bir örneğidir. Kelam konusu duyuruya ‘muhtıra’ denmesi kabul edilemez. Bunu objektif bir gözle okuyan, âlâ niyetli birinin darbe yapılacağı sonucuna ulaşması olanaksızdır.”
“İddianamede örnek olarak verilen ve muhtıra olarak isimlendirilen evrakların tamamı muvazzaf askerler tarafından yazılmış dokümanlardır. Cürüm işlediği tez edilen bireyler ise en az 10 yıl evvel TSK’dan emekli olmuş ve yaşları 65-80 ortasındadır. Münasebetiyle toplum içindeki pozisyonları itibariyle atılı hatası işleyebilecek ve tez edilen sonuca ulaşabilecek hiçbir güce sahip değillerdir.”
Yazının tamamını okumak için .
|
Ne olmuştu? 103 emekli amiral imzasıyla, TBMM Başkanı Mustafa Şentop‘un Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne ait kelamları sonrası başlayan tartışmalara ve Deniz İkmal Kumandanı Tuğamiral Mehmet Sarı‘nın “takke ve cübbe” giydiği bir fotoğrafının basına yansımasına ait olarak ortak bir bildiri yayımlandı. Bildiride “Montrö; yalnızca Türk Boğazlarından geçişi düzenleyen bir mukavele değil, Türkiye’ye İstanbul, Çanakkale, Marmara Denizi ve Boğazlardaki tam egemenlik haklarını geri kazandıran, Lozan Barış Antlaşmasını tamamlayan büyük bir diplomasi zaferidir” denilirken, Tuğamiral Sarı’nın imajlarına ait olarak da “Kabul edilemez nitelikteki birtakım manzaralar, haber ve tartışmalar ömrünü bu mesleğe adamış bizler için çok derin bir hüzün kaynağı olmuştur” sözü kullanıldı. Cumhurbaşkanlığı İrtibat Lideri Fahrettin Altun bildiriye “Haddinizi bilin” kelamlarıyla reaksiyon gösterirken, TBMM Lideri Şentop da bildiri için “darbe çağrışımlı” nitelemesi yaptı. 3 Nisan 2021 Cumartesi saat 22.54’te, imza listesindeki emekli amirallerden Cem Gürdeniz, Turgay Erdağ ve Ali Sadi Ünal’ın da müellifleri ortasında bulunduğu VeryansınTV’de paylaşılan, 103 emekli amiralin ismi eşliğinde yayımlanan 4 Nisan tarihli bildiride şu tabirlere yer verildi: “Yüce Türk Milletine, Son vakitlerde gerek Kanal İstanbul, gerekse Memleketler arası Antlaşmaların iptali yetkisi kapsamında Montrö Mukavelesi’nin tartışmaya açılması telaş ile karşılanmaktadır. Türk Boğazları, dünyanın en kıymetli suyollarından biri olup, tarih boyunca çok uluslu antlaşmalara nazaran yönetilmiştir. Bu antlaşmaların sonuncusu ve Türkiye’nin haklarını en güzel formda koruyan Montrö; yalnızca Türk Boğazlarından geçişi düzenleyen bir mukavele değil, Türkiye’ye İstanbul, Çanakkale, Marmara Denizi ve Boğazlardaki tam egemenlik haklarını geri kazandıran, Lozan Barış Antlaşmasını tamamlayan büyük bir diplomasi zaferidir. Montrö, Karadeniz’e kıyıdaş ülkelerin güvenliğinin temel dokümanı olup Karadeniz’i barış denizi yapan kontrattır. Montrö, Türkiye’nin rastgele bir savaşta, savaşan taraflardan birinin yanında istemeden savaşa girmesini önleyen bir mukaveledir. Montrö, Türkiye’nin II. Dünya Savaşında tarafsızlığını müdafaasına imkân yaratmıştır. Bu ve gibisi nedenlerle, Türkiye’nin bekasında değerli bir yer tutan Montrö Mukavelesinin tartışma konusu yapılmasına/masaya gelmesine neden olabilecek her türlü telaffuz ve hareketten kaçınılması gerektiği kanaatindeyiz. Öteki taraftan; son günlerde basında ve toplumsal medyada yer alan kabul edilemez nitelikteki birtakım imgeler, haber ve tartışmalar ömrünü bu mesleğe adamış bizler için çok derin bir hüzün kaynağı olmuştur. TSK ve bilhassa Deniz Kuvvetlerimiz son yıllarda; çok şuurlu bir FETÖ saldırısı yaşamış ve çok pahalı takımlarını bu hain kumpaslara kurban vermiştir. Bu kumpaslardan çıkarılacak en değerli ders; TSK’nin, anayasanın değişmez, değiştirilmesi teklif edilemez temel bedellerini titizlikle sürdürmesi zaruretidir. Bu münasebetlerle, TSK ve Deniz Kuvvetlerimizi bu bedellerin dışına çıkmış, Atatürk’ün çizdiği çağdaş rotadan uzaklaşmış gösterme eforlarını kınıyor ve tüm varlığımızla karşı çıkıyoruz. Aksi halde, Türkiye Cumhuriyeti, tarihte örnekleri olan, bunalımlı ve bekası için en tehlikeli olayları yaşama risk ve tehdidi ile karşılaşabilecektir. Türk Milletinin bağrından çıkan ulu bir geçmişe sahip, Ana ve Mavi Vatan’ın koruyucusu Deniz Kuvvetleri Komutanlığı çalışanının Atatürk unsur ve ihtilalleri doğrultusunda yetiştirilmesi elzemdir. Ülkemizin her köşesinde denizde, karada, havada, iç güvenlik bölgesinde ve hudut ötesinde fedakârca vazife yapan, Mavi Vatandaki hak ve menfaatlerimizin korunması için Atatürk’ün gösterdiği yolda canla başla çalışan cefakâr Türk Denizcilerimizin yanındayız.” |